Retina Hastalıkları
İçindekiler
Retina Hastalıkları: Belirtiler, Tedavi ve Korunma Rehberi
Retina hastalıkları, gözün arka kısmında bulunan retina tabakasını etkileyen ve görme kaybına yol açabilen ciddi rahatsızlıklardır. Retina, ışığa duyarlı sinir hücrelerinden oluşur ve görme işlevinin gerçekleştiği yerdir. Bu tabaka sağlıklı olmadığında bulanık görme, görme alanında karanlık bölgeler veya görme kaybı gibi problemler ortaya çıkabilir. Marmara Göz Tıp Merkezi uzmanlarının hazırladığı bu rehberde, retina hastalıkları nedir, hangi türleri vardır, belirtileri nasıl anlaşılır ve tedavi yöntemleri nelerdir gibi soruların yanıtlarını bulacaksınız. Retina hastalıkları arasında özellikle sarı nokta hastalığı (makula dejenerasyonu), diyabetik retinopati, retina yırtılması ve dekolmanı ile retinitis pigmentosa en yaygın bilinenlerdir. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) verilerine göre yaşa bağlı makula dejenerasyonu ve diyabetik retinopati, dünya çapında en sık görme kaybı yapan nedenler arasındadır. Bu nedenle, retina sağlığını korumak ve olası hastalıklarda erken tanı almak görme yetinizi korumanız açısından hayati önem taşır.
Retina, gözün iç arka duvarını kaplayan ve gelen ışığı sinir sinyallerine dönüştürerek beyne ileten ince sinir tabakasıdır. Retina hastalıkları, bu hayati tabakanın yapısını veya işlevini bozan çeşitli rahatsızlıkları ifade eder. Retina, merkezi görmeyi sağlayan makula (sarı nokta) ve çevresel görmeyi sağlayan periferik bölgelerden oluşur. Herhangi bir retina rahatsızlığı, makula bölgesini veya tüm retina alanını etkileyerek görme kalitesini ciddi şekilde düşürebilir. Örneğin, yaşa bağlı makula dejenerasyonu (sarı nokta hastalığı) özellikle merkezi görmeyi bozar ve okuma, sürüş gibi aktiviteleri zorlaştırır. Diyabetik retinopati ise şeker hastalığına bağlı olarak retinadaki damarların hasarıyla ortaya çıkar ve tedavi edilmezse kalıcı görme kaybına neden olabilir. Retina dekolmanı gibi acil durumlarda retina tabakası yerinden ayrılarak hızla müdahale edilmezse körlüğe yol açabilir. Bu hastalıkların her biri farklı nedenlerle ortaya çıksa da, ortak noktaları görme yeteneğini tehdit etmeleridir. Retina hastalıkları dünyada önlenebilir körlük nedenleri arasında önemli bir yer tutar; DSÖ raporlarına göre diyabetik retinopati ve makula dejenerasyonu, katarakt ve glokom ile birlikte en yaygın görme kaybı nedenleri arasındadır.
Katarakt ve Retina Farkı: Katarakt göz merceğinin bulanıklaşmasıyla ilgili bir sorunken retina hastalıkları gözün sinir tabakasını ilgilendirir. Yani katarakt, göz merceğinin matlaşması sonucu bulanık görmeye yol açar; retina hastalıkları ise göz merceğinden sonra gelen retina tabakasındaki hasarlardır. Katarakt genellikle cerrahi ile giderilebilirken , retina hastalıklarının tedavisi hastalığın tipine göre daha karmaşık olabilir. Retina hastalıklarında erken teşhis ve uzman müdahalesi, görme kaybını önlemek veya yavaşlatmak açısından çok daha kritik bir rol oynar. Bu nedenle hem katarakt hem de retina problemleri, farklı mekanizmalarla görmeyi etkilese de, ayrı ayrı ele alınması ve uygun tedavi planları yapılması gereken durumlardır.
Sarı Nokta Hastalığı (Makula Dejenerasyonu)
Sarı Nokta Hastalığı, tıbbi adıyla Yaşa Bağlı Makula Dejenerasyonu (YBMD), retina merkezindeki makula bölgesinin bozulması sonucu ortaya çıkan kronik ve ilerleyici bir göz hastalığıdır. Makula, ayrıntılı ve renkli görmemizi sağlayan bölgedir; bu nedenle YBMD özellikle merkezi görmeyi etkiler. DSÖ verilerine göre yaşa bağlı makula dejenerasyonu, dünyada görme kaybına yol açan hastalıklar arasında %8.7 prevalans ile üçüncü sırada yer almaktadır. Bu hastalık genellikle 55-60 yaş üzeri bireylerde görülür ve ileri yaşla birlikte risk artar. İki temel tipi vardır:
• Kuru Tip YBMD: Hastaların yaklaşık %85-90’ında görülen, daha yavaş seyirli formdur. Makula altında drusen adı verilen sarımtırak artık maddelerin birikmesiyle karakterizedir. Bu birikintiler zamanla makula hücrelerine zarar verir. Kuru tipte görme kaybı genellikle yıllar içinde kademeli olarak ilerler. Başlangıçta belirti vermeyebilir; hastalık ilerledikçe merkezi görmede bulanıklık ve görsel detayları ayırt etmede zorlanma fark edilir. Kuru tip YBMD tamamen iyileştirilemez ancak ilerlemesini yavaşlatmak mümkündür. Antioksidan vitaminler ve çinko içeren özel vitamin takviyelerinin, orta evre kuru tip YBMD’de ilerlemeyi yavaşlattığı bazı araştırmalarda gösterilmiştir (AREDS vitamini olarak bilinir). Hastalığın kuru tipten yaş tipe dönüşme riski bulunduğundan, kuru tip YBMD tanısı alan hastaların düzenli göz kontrollerini aksatmamaları önerilir.
• Yaş Tip YBMD: Hastaların %10-15’inde görülen, daha nadir ancak çok daha agresif seyirli formdur. Bu tipte retinanın altında anormal yeni kan damarları gelişir (neovaskülarizasyon). Kırılgan yapılı bu damarlardan kan ve sıvı sızıntıları olur; sonuçta makula dokusunda şişme, hasar ve hızlı görme kaybı meydana gelir. Belirtileri genellikle aniden ortaya çıkar: Merkezi görme alanında birden beliren bulanık bölge, çizgilerin dalgalı/çarpık görülmesi (metamorfopsi) veya düz bakılan noktada karanlık bir leke (skotom) oluşması tipiktir. Yaş tip YBMD, özellikle okuma, yüzleri tanıma veya araba kullanma gibi doğrudan bakış gerektiren faaliyetleri ciddi şekilde engeller.
Tedavi: Kuru tip için kesin bir tedavi olmamakla birlikte, sağlıklı beslenme (yeşil yapraklı sebzeler, omega-3 zengini gıdalar), sigaranın bırakılması ve UV ışınlarından korunma hastalığın ilerlemesini yavaşlatmada faydalı olabilir. Yaş tip YBMD’nin tedavisinde ise günümüzde anti-VEGF enjeksiyonları en etkili yöntemdir. Bu tedavide göz içine ince bir iğneyle özel ilaçlar enjekte edilir ve anormal damar oluşumunu tetikleyen VEGF adlı büyüme faktörünün etkisi engellenir. Genellikle bir dizi enjeksiyon, aylık aralıklarla uygulanır; birden fazla tedavi seansı gerekebilir. Anti-VEGF tedavisi, yaş tip makula dejenerasyonunda görme kaybını durdurabilir hatta bazı hastalarda bir miktar görme iyileşmesi sağlayabilir. Fotodinamik terapi (PDT) ve lazer fotokoagülasyon gibi yöntemler de geçmişte kullanılmış, ancak anti-VEGF ilaçlarının çıkmasıyla ikinci planda kalmıştır.. Unutulmamalıdır ki erken teşhis ve zamanında tedavi, makula dejenerasyonunun görme üzerindeki etkisini en aza indirmek için kritiktir. Belirtiler fark edilir edilmez bir göz doktoruna başvurmak gerekir.
Sarı nokta hastalığı görme simülasyonu: Yaşa bağlı makula dejenerasyonu olan bir kişinin bakış açısını gösteren görsel. Merkezi kısım bulanık ve karanlık görülür, çevre görüş nispeten korunmuştur.
Diyabetik Retinopati
Diyabetik retinopati, şeker hastalığı (diyabet) nedeniyle retinanın kılcal kan damarlarında oluşan hasar neticesinde gelişen bir göz hastalığıdır. Diyabet hastalarında kan şekerinin yüksek seyretmesi, zamanla gözün ince damarlarına zarar vererek retina tabakasında bir takım değişikliklere yol açar. Bu değişiklikler başlangıçta küçük mikroanevrizmalar (damar duvar çıkıntıları) ve hafif kanamalar şeklinde olup genellikle erken evrede belirti vermez. Kan şekeri kontrolsüz kaldıkça retinada sızıntılar, ödem (şişme) ve yeni, anormal damar oluşumları başlar.
Diyabetik retinopati iki evreye ayrılabilir:
• Non-proliferatif (çarpıcı olmayan) retinopati: Erken evredir. Retinadaki kılcal damarlarda noktacık şeklinde kanamalar, protein sızıntıları (sert eksüdalar) ve ödem görülür. Görme genellikle bu aşamada çok etkilenmez, bu yüzden hasta fark etmeyebilir.
• Proliferatif retinopati: İleri evredir. Retina yüzeyinde yeni anormal damarlar (neovaskülarizasyon) oluşur. Bu damarlar çok hassastır ve kolaylıkla kanayabilir. Ayrıca oluşan fibroz bantlar retinayı çekiştirerek retina dekolmanına dahi yol açabilir. Proliferatif aşamada ciddi görme kaybı riski yüksektir.
Belirtiler: Diyabetik retinopati erken dönemde sinsi ilerler; hasta uzun süre belirgin bir görme sorunu yaşamayabilir. Hastalık ilerledikçe bulanık görme, okuma zorluğu, görüş alanında hareket eden küçük koyu noktalar (uçuşan sinekler) veya ani görme kayıpları yaşanabilir. Renkleri soluk veya zor algılama da belirtiler arasındadır. Genellikle iki göz birden etkilenir fakat şiddeti farklı olabilir.
Risk Faktörleri: Diyabet süresi ve kontrol düzeyi en önemli faktörlerdir – diyabetle yaşama süresi uzadıkça retinopati gelişme olasılığı artar. Kan şekerinin kötü kontrolü, hipertansiyon (yüksek tansiyon), yüksek kolesterol ve böbrek hastalığı retinopati riskini yükseltir. Gebelik de diyabetik kadınlarda retinopatiyi ağırlaştırabilir.
Tedavi: Diyabetik retinopatinin temelinde yatan diyabet hastalığını iyi yönetmek birinci önceliktir. Kan şekeri, kan basıncı ve kolesterolün hedef aralıklarda tutulması, retinopati ilerlemesini yavaşlatabilir. Erken evre retinopatide sıkı metabolik kontrol dışında ek tedaviye gerek olmayabilir; düzenli takip yapılır. İleri evrede veya makula ödemi geliştiğinde şu tedaviler uygulanır:
• Lazer Fotokoagülasyon: Retinada anormal yeni damar oluşumunu engellemek veya mevcut sızıntıları kapatmak için göz dibine lazer uygulaması yapılır. Panretinal lazer denilen yaygın lazer tedavisi, proliferatif retinopatide yeni damarları geri çektirmeye yöneliktir. Lazer tedavisi görmeyi artırmaz ancak daha fazla kötüleşmeyi durdurabilir.
•Anti-VEGF İğneleri: Makula ödemi (retina merkezinde sıvı birikimi) varsa, tıpkı yaş tip makula dejenerasyonunda olduğu gibi, göz içine anti-VEGF enjeksiyonları yapılabilir. Bu ilaçlar sızıntıya ve anormal damarlara neden olan büyüme faktörlerini baskılar, ödemi azaltır ve görmeyi stabilize edebilir.
•Kortikosteroid İğneleri veya İmplantlar: Bazı vakalarda göz içine steroid enjeksiyonları da ödemi azaltmak için kullanılır. Ayrıca yavaş salınımlı steroid implantları da seçenek olabilir.
•Vitrektomi Ameliyatı: Retinada yaygın kanamalar (vitreus içine kanama) olduğunda veya retina dekolmanı geliştiğinde uygulanır. Bu cerrahide göz içi jölemsi sıvı (vitreus) temizlenir, retina yüzeyindeki kanamalar giderilir ve retina tekrar yerine yerleştirilir. Gerekirse göz içine lazer uygulanır ve geçici olarak gaz veya silikon yağı konarak retina yatıştırılır.
Türkiye’de diyabet oldukça yaygın olduğu için diyabetik retinopati de önemli bir halk sağlığı sorunudur. Türk Oftalmoloji Derneği verilerine göre ülkemizde yaklaşık 11 milyon diyabet hastası bulunmakta olup, bunların %10 kadarında ağır derece retina hasarı (ileri evre retinopati) saptanmaktadır. Bu da yaklaşık 1 milyon kişinin diyabete bağlı körlük riski altında olması demektir. Önleme açısından, diyabet hastalarının hiçbir görme şikâyeti olmasa bile yılda en az bir kez detaylı göz dibi muayenesi yaptırmaları önerilir. Erken tespit edilen retinopati olgularında uygulanan lazer veya ilaç tedavileri, görme kaybını önlemede son derece etkilidir.
Retina Yırtılması ve Dekolmanı
Retina yırtığı, retinada küçük bir yırtık veya delik oluşması durumudur. Retina dekolmanı (Ablatio Retinae) ise retina sinir tabakasının, altındaki retina pigment epiteli tabakasından ayrılmasıdır. Retina yırtıkları genellikle vitreus adı verilen göz içi jelinin yaşla birlikte büzüşerek retinayı çekmesi sonucu meydana gelir. Yüksek derece miyop (uzağı görememe) olan kişilerde göz yapısı normalden daha uzundur ve retina daha ince olup gerilmeye yatkındır; bu yüzden bu kişilerde retina yırtıkları ve dekolmanı riski daha yüksektir. Ayrıca göz travmaları (darbelere bağlı yaralanmalar), geçirilmiş göz ameliyatları (örn. katarakt cerrahisi sonrası nadir de olsa) ve ailede retina dekolmanı öyküsü bulunması risk faktörlerindendir.
Belirtiler: Retina yırtılması ve dekolmanı genellikle ani ve dramatik belirtilerle ortaya çıkar:
• Gözde birden bire beliren ışık çakmaları (şimşek çakması gibi parlamalar),
• Görüş alanında uçuşan siyah benekler veya örümcek ağına benzer şekiller,
• Görüşün bulanıklaşması,
• Görüş alanının bir kısmında koyu bir perde inmesi (sanki gözün önünde yukarıdan aşağı inen bir perde veya gölge hissi).
Retina dekolmanı geliştiğinde ağrı hissedilmez, bu nedenle belirtiler fark edildiğinde vakit kaybetmemek çok önemlidir. Örneğin, “görme alanımda sanki kenardan bir perde iniyor” şeklinde tarif edilen bir belirti, retina dekolmanının tipik işaretidir. Bu bulgular yavaş yavaş artabileceği gibi, retina aniden ayrıldığında birden de gelişebilir. Işık çakmaları ve uçuşan cisimler her zaman dekolman anlamına gelmez; ancak yaklaşık her 7 kişiden birinde bu belirtiler retina yırtığı veya dekolmanının habercisi olmaktadır. Bu nedenle herhangi bir ışık çakması veya anormal uçuşan cisim belirtisinde, özellikle de görüşte perde inmesi hissedilirse, derhal bir göz doktoruna başvurmak gerekir. Erken tedavi, kaybedilen görmenin geri kazanılması şansını artırır.
Kavramsal retina dekolmanı diyagramı: Gözün kesitinde retina tabakasının alt dokudan ayrılmış olduğunu gösteren şema (retina dekolmanı). Normalde yatay duran retina, üst kısımda kabararak yerinden kalkmıştır.
Tedavi: Retina dekolmanı acil bir durumdur ve genellikle 48-72 saat içinde cerrahi müdahale gerektirir. Tedavideki amaç, ayrılan retinanın tekrar eski yerine yapıştırılması ve yırtığın kapatılmasıdır. Uygulanan başlıca yöntemler:
• Lazer ve Kryoterapi: Eğer sadece küçük bir retina yırtığı varsa ve dekolman gelişmemişse, poliklinik şartlarında lazer fotokoagülasyon ile yırtığın etrafı dairesel olarak “kaynatılır” ve yırtık çevresi mühürlenir. Benzer şekilde, göziçi sıvısı retina altına sızmadan önce kryoterapi (soğuk uygulama) ile yırtık çevresi dondurularak yapıştırılabilir. Bu işlemler, retina dekolmanını önlemeye yöneliktir.
• Pnömatik Retinopeksi: Bazı uygun vakalarda, göz içine bir gaz balonu enjekte edilir. Bu gaz kabarcığı, hastanın baş pozisyonuna bağlı olarak retina yırtığının üzerine gelerek retinayı yerinde tutar. Ardından lazer veya kryo ile yırtık kenarları yapıştırılır. Gaz zamanla kendi kendine emilir.
• Skleral Çökertme (Scleral Buckling): Bu cerrahi yöntemde gözün dış duvarına (sklera üzerine) silikon bir bant veya plaka yerleştirilir. Böylece göz duvarı hafif içe çöktürülerek yırtık bölgesi içeriden desteklenir ve retina tabakasının altında biriken sıvı emilerek retina yeniden yerine yapışır.
• Pars Plana Vitrektomi: En sık uygulanan yöntemlerden biridir. Göz içine küçük kesilerle girilerek vitreus jeli temizlenir, retina altına girmiş sıvı vakumla çekilir. Retina dikkatle eski pozisyonuna getirilir ve yırtık çevresi lazer ile kaynak yapılır. Retinayı yerinde tutmak için göz içine geçici olarak bir gaz tamponu veya silikon yağı verilir. Gaz birkaç hafta içinde emilirken, silikon yağı genellikle ikinci bir operasyonla aylar sonra alınır. Vitrektomi ile yüksek başarı oranları elde edilir; ancak ameliyat sonrası iyileşme sürecinde hastanın baş pozisyonu, yasaklanan hareketler gibi uyarılara dikkat etmesi çok önemlidir.
Retina dekolmanı ameliyatlarında başarı büyük ölçüde erken müdahaleye bağlıdır. Retina ne kadar kısa sürede yerine yerleştirilirse, görmenin geri dönme ihtimali o kadar yüksek olur. Özellikle makula bölgesi dekole olmadan (yani merkezi görme etkilenmeden) ameliyat yapılabilirse, sonuçlar çok daha başarılıdır. Ameliyat sonrası dönemde birkaç hafta görmede bulanıklık olabilir; gaz kullanıldıysa hastanın belirli pozisyonlarda yatması gerekebilir ve gaz tamamen emilene kadar ilgili gözle uçağa binmek yasaktır (gaz genleşeceği için). Retina yırtığı veya dekolmanı geçiren bir göz, ileride tekrar risk taşır; bu nedenle diğer gözün de düzenli aralıklarla muayenesi ihmal edilmemelidir.
Retinitis Pigmentosa (Gece Körlüğü)
Retinitis Pigmentosa (RP), halk arasında “gece körlüğü” veya “tavuk karası” olarak da bilinen, kalıtsal (genetik) bir retina hastalıkları grubudur. RP, retina hücrelerinden özellikle ışığı düşük ortamda görmemizi sağlayan çubuk hücrelerinin ilerleyici hasarıyla karakterizedir. Hastalık çoğunlukla çocukluk veya gençlik yıllarında belirtilerini göstermeye başlar, ancak her hastanın seyri ve hızı farklı olabilir.
Belirtiler: Retinitis pigmentosa’nın erken belirtisi genellikle gece veya loş ışıkta görme güçlüğüdür (gece körlüğü). Hastalar genç yaşlardan itibaren karanlık ortamlara adaptasyonda zorlanır; yıldızlı bir gökyüzünü veya loş bir sinema salonunda yolunu görmekte güçlük çekebilirler. İlerleyen aşamalarda periferik (yan) görüş kaybı başlar. Bu, görüş alanının kenarlarından başlayarak daralması anlamına gelir; sanki hasta bir tünelden bakıyor gibidir (tünel görüşü). Merkezi görme genellikle hastalığın başlangıcında korunur, bu nedenle hastalar uzun süre merkezi detayları (örneğin okuma) yapabilirler. Ancak hastalık ileri safhalara ulaştığında merkezi görüş de etkilenebilir ve ciddi görme kaybı oluşabilir. Retinitis pigmentosa’nın kendine özgü bir fundus görünümü vardır: retina üzerinde pigment birikimleri (“kemik spikülü” görünümü) ve retina damarlarında incelme tipiktir. Bu bulgular genellikle göz dibi muayenesinde uzman hekim tarafından saptanır.
Nedenleri: RP genetik geçişli bir hastalıktır. Otozomal dominant, otozomal resesif veya X’e bağlı (erkeklerde görülen) farklı kalıtım modelleri olabilir. Farklı gen mutasyonları RP’ye yol açabilir; bu nedenle hastalığın şiddeti, başlangıç yaşı ve seyri bireyden bireye değişir. Aile öyküsü, RP varlığında önem taşır; ancak her zaman ailede bilinen bir hasta olmayabilir, bazen mutasyon ilk kez o bireyde ortaya çıkabilir.
Tedavi: Maalesef retinitis pigmentosa’nın günümüzde kesin bir tedavisi bulunmamaktadır. Ancak araştırmalar devam etmektedir ve gen tedavisi, kök hücre tedavisi ve biyonik göz implantları gibi alanlarda ümit verici gelişmeler yaşanmaktadır. 2021 itibarıyla bazı spesifik genetik tiplerde kullanılmak üzere onaylanmış gen tedavisi (Luxturna gibi) yurt dışında mevcut olup, bu tedavi belirli mutasyonları hedeflemektedir. Çoğu RP hastası için ise şu anki yaklaşım, hastalığın seyrini yavaşlatmak ve rehabilitasyonla yaşam kalitesini artırmaktır.
• A Vitamini Takviyesi: Bazı çalışmalar, yüksek doz A vitamini palmitat takviyesinin RP progresyonunu bir miktar yavaşlatabileceğini öne sürmüştür. Ancak yüksek doz A vitamini karaciğer için toksik olabileceğinden, doktor kontrolü olmadan kullanılmamalıdır.
• Görme Rehabilitasyonu: RP’li hastalar için görme alanı daralmasına yönelik özel optik cihazlar (örn. balık gözü lensli gözlükler) veya düşük görme (low-vision) araçları kullanılabilir. Bu araçlar kalan görme alanını optimize etmeye yardımcı olur. Ayrıca günlük hayatta kontrastı artıran aydınlatmalar, baston gibi yardımcılar veya eğitimler ile hastaların bağımsızlığı desteklenir.
• Genetik Danışmanlık: RP kalıtsal olduğu için, hastaların genetik danışmanlık alarak taşıdıkları mutasyonu öğrenmeleri önemlidir. Aile planlaması yaparken veya hastalığın seyri hakkında bilgi sahibi olmak için genetik testler yapılabilir.
• Destekleyici Tedaviler: Lutein gibi retina sağlığına iyi geldiği düşünülen takviyeler, omega-3 yağ asitleri ve antioksidanlar bazı hastalarca kullanılmaktadır, ancak bunların etkinliği konusunda net bir kanıt yoktur.
Retinitis pigmentosa, ilerleyici doğası nedeniyle hastalarda duygusal ve psikolojik zorluklar da yaratabilir. Bu nedenle, uzman hekim takibinin yanı sıra psikolojik destek almak, hasta ve ailesinin hastalıkla başa çıkmasına yardımcı olabilir. Marmara Göz Tıp Merkezi’nde bu tür genetik retina hastalıkları konusunda deneyimli uzmanlar, hem tıbbi gelişmeleri yakından takip ederek hastalarına uygulamakta hem de rehabilitasyon süreçlerinde yol göstermektedir.
Retina hastalıklarının teşhisinde düzenli göz muayenesi ve özel tetkikler büyük rol oynar. Çoğu retina hastalığı, erken evrede ciddi şikayet vermeyebilir; bu yüzden özellikle risk grubundaki kişilerin (örneğin diyabet hastaları, ailesinde retina hastalığı olanlar, yüksek miyoplar gibi) rutin kontrol altında olması önerilir. İşte retina hastalıklarını teşhis etmek için kullanılan başlıca yöntemler:
• Düzenli Göz Dibi (Fundus) Muayenesi: Göz doktoru, göz bebeklerinizi damla ile genişleterek oftalmoskop veya biyomikroskop aracılığıyla retinanızı detaylıca inceler. Bu muayene, retina yüzeyindeki damarlardaki kanamalar, sızıntılar, makula dejenerasyonu bulguları, retina yırtığı veya dekolmanı gibi pek çok anormalliği tespit etmeye olanak tanır. Hiçbir teknoloji, deneyimli bir göz hekiminin doğrudan retina muayenesi kadar değerli değildir. Bu nedenle, risk taşıyan bireylerin yılda bir kez göz dibi muayenesinden geçmesi erken tanı sağlar.
Biyomikroskop ile retina muayenesi (slit lamba muayenesi): Göz doktoru, özel bir mikroskop ve lens yardımıyla göz dibindeki retina tabakasını ayrıntılı olarak inceliyor.
• Optik Koherens Tomografi (OKT): Retina tabakasının kesitler halinde görüntülenmesini sağlayan gelişmiş bir görüntüleme yöntemidir. Özellikle makula bölgesinin değerlendirilmesinde çok yararlıdır. Makula dejenerasyonu, diyabetik makula ödemi, epiretinal membran gibi durumlarda retina kalınlığındaki değişiklikleri, ödemi, sıvı birikimini saptar. Ağrısız ve hızlı bir tetkiktir; göz bebekleri büyütülerek birkaç dakika içinde çekim yapılır. Sonuçlar, retinanın katman katman görüntüleri şeklinde hemen alınır.
• Flöresan Anjiyografi (FFA): Koldan damar yoluyla verilen fluorescein boya sayesinde retina damarlarının durumu özel bir kamera ile görüntülenir. Bu tetkik, diyabetik retinopati veya yaş tip makula dejenerasyonunda damar sızıntılarını ve yeni damar oluşumlarını haritalamada altın standarttır. Boya enjeksiyonu nedeniyle geçici bulantı veya ciltte sarı renklenme olabilir, ancak genelde birkaç saat içinde atılır. Doktor, anjiyografi sonucunda sızıntı olan bölgeleri ve iskemik (kanlanması bozulmuş) alanları belirleyerek tedaviyi planlar.
• Göz Ultrasonu (B-Scan Ultrasonografi): Retina detaylı görülemediğinde (örneğin göz içinde yoğun kanama olduğunda veya lenste beyazlık – katarakt – olduğunda) ultrason cihazıyla göz küresi içi incelenir. Retina dekolmanında, retina zarının göziçi sıvıda yüzdüğü ultrasonla tespit edilebilir. Ayrıca göz tümörleri veya retina altı sıvı birikimleri konusunda da bilgi verir. Ağrısız bir yöntemdir; kapalı göz kapağı üzerinden prob ile uygulanır.
• Elektroretinografi (ERG): Retina hücrelerinin ışığa verdiği elektriksel tepkileri ölçen bir testtir. Özellikle retinitis pigmentosa gibi yaygın retina dejenerasyonlarında tanı ve ilerleme takibi için kullanılır. Karanlık ve aydınlık ortamlara adaptasyon testleriyle retina çubuk ve koni hücrelerinin fonksiyonu değerlendirilir.
• Amsler Kartı: Özellikle makula (sarı nokta) hastalıklarını evde takip etmek için kullanılan basit bir kareli grid testidir. Hasta her bir gözüyle karta baktığında çizgilerde eğrilme, kırılma veya ortada karanlık alan görüp görmediğini değerlendirir. Eğer bozulma fark ederse, bu makula bölgesinde bir sorun (örneğin makula dejenerasyonu aktivasyonu) olabileceğini gösterir ve hemen doktoruna başvurmalıdır.
• Renkli Görme Testleri: Bazı retina hastalıkları (özellikle koni hücrelerini tutan makula hastalıkları) renk algısını bozabilir. Ishihara test kitapçığı gibi testlerle renk körlüğü veya renk algı bozukluğu değerlendirilir.
Tüm bu teşhis araçları, retina hastalıklarının erken saptanması ve doğru tedavi planlanması için kullanılır. Marmara Göz Tıp Merkezi’nde, retina hastalıklarının tanısında modern cihazlar ve uzman doktorlar sayesinde kapsamlı bir değerlendirme yapılır. Unutmayın, retina hastalıklarında erken teşhis hayatidir; görme kaybı başlamadan önce tespit edilen bir sorun, tedaviyle kontrol altına alınabilir veya yavaşlatılabilir.
Retina Hastalıklarının Tedavisi
Retina hastalıklarının tedavisi, hastalığın türüne ve ciddiyetine göre farklılık gösterir. Genel bir kural olarak, retina hastalıklarında ilaçla düzelen bir durum nadirdir – çoğu zaman ya lazer, göz içi enjeksiyon gibi girişimsel tedaviler ya da ameliyat gerekebilir. Ayrıca retina, merkezi sinir sistemi dokusunun bir parçası olduğu için hasar gördüğünde tam anlamıyla eski haline getirmek her zaman mümkün olmayabilir; amaç genellikle mevcut görmeyi korumak veya daha fazla kaybı önlemektir.
Yukarıda her bir hastalık özelinde tedavi yöntemlerini detaylı inceledik. Bu bölümde ise genel hatlarıyla retina tedavilerinin prensiplerini özetleyeceğiz:
• İlaç Tedavileri: Sistemik ilaçlar retina hastalıklarında sınırlı kullanıma sahiptir. Örneğin, diyabetik retinopatiyi önlemek için kan şekerini düşürücü ilaçlar ve hipertansiyon kontrolü elzemdir fakat bunlar retina hasarını doğrudan düzeltmez, sadece yavaşlatır. Bazı genetik retina distrofilerinde (örn. retinitis pigmentosa) A vitamini veya omega-3 takviyesi önerilebilse de bunların kesin kanıtlanmış faydaları yoktur. En etkili ilaç tedavileri, doğrudan göz içine yapılan enjeksiyonlar şeklindedir: Anti-VEGF ve steroid ilaç enjeksiyonları gibi. Bu ilaçlar makula ödemini azaltarak veya anormal damarları gerileterek görmeyi stabilize etmeyi hedefler.
• Lazer Tedavileri: Lazer fotokoagülasyon, özellikle diyabetik retinopatide yıllardır başarıyla uygulanmaktadır. Lazer ışını, retina üzerinde minik yanık noktaları oluşturur. Bu sayede hem anormal damarlı bölgeler tahrip edilir, hem de retina alt tabakasında skar dokusu oluşarak retina güçlendirilir. Lazer aynı zamanda retina yırtıklarının çevresine uygulanarak yırtığın ilerleyerek dekolmana dönüşmesi engellenir. Makula bölgesine çok yakın olmadığı sürece lazer işlemi genellikle kalıcı görme kaybına yol açmaz, ancak hafif görme alanı daralması veya gece görüşü kalitesinde azalma gibi yan etkiler olabilir.
• Göz İçi Enjeksiyonlar: Son yıllarda retina hastalıklarının tedavisinde devrim yaratan bir yöntemdir. İnce bir iğneyle gözün beyaz kısmından (skleradan) girilerek vitreus içine ilaç verilir. En sık uygulananlar anti-VEGF ilaçlardır (ranibizumab, aflibercept vb.), bunlar yaş tip makula dejenerasyonu, diyabetik makula ödemi gibi durumlarda kullanılır. Enjeksiyon işlemi lokal anesteziyle, steril koşullarda yapılır ve genelde ağrısızdır; işlem sonrası birkaç gün batma hissi olabilir. Hastalığın seyrine göre tek sefer değil, genellikle aylık veya iki aylık aralarla tekrarlayan enjeksiyon serileri gerekebilir. Steroid enjeksiyonları da bazı durumlarda (örn. kronik diyabetik ödemde) uygulanır. Enjeksiyonların en büyük avantajı, göz içine yüksek konsantrasyonda ilacı ulaştırıp sistemik yan etkilerden kaçınmaktır.
• Cerrahi Tedaviler: Retina cerrahisi, oftalmolojinin en ileri uzmanlık alanlarından biridir. Vitrektomi ameliyatı, retina dekolmanı, vitreus kanaması, makula deliği, epiretinal membran gibi pek çok durumda uygulanır. Bu ameliyatta mikroskop altında, milimetreden ince aletlerle göz içine girilir ve retina üzerine işlemler yapılır. Başarı oranı hastalığa göre değişir; örneğin makula deliği cerrahisinde çoğu olguda delik kapanırken, ileri proliferatif diyabetik retinopati cerrahilerinde retina tekrar yerine yapılsa bile görme sınırlı kalabilir. Önemli olan, cerrahi zamanlamasını geçirmemektir. Retina ameliyatları sonrası iyileşme haftalar alabilir; bu süreçte doktorun tavsiyelerine harfiyen uymak (yüzüstü pozisyonda yatmak, ağır kaldırmamak, enfeksiyondan korunmak gibi) sonuçların başarısını arttırır.
• Göz İçi Lensler: Retina hastalıklarının tedavisinde doğrudan bir göz içi lens (GİL) kullanımı yoktur, zira GİL’ler katarakt ameliyatında takılan yapay merceklerdir. Ancak retina hastalığı olan, özellikle makula dejenerasyonu hastalarında, düşük görme rehabilitasyonu kapsamında özel teleskopik göz içi lens implantları veya yardımcı optik sistemler bazı merkezlerde kullanılabilmektedir. Bunlar sınırlı endikasyonlu ve nadir uygulamalardır.
Her retina hastalığına uygun tedavi planı, retina uzmanı hekim tarafından kişiye özel olarak belirlenir. Marmara Göz Tıp Merkezi’nde her türlü modern retina tedavisi (lazer, enjeksiyon, cerrahi) konusunda uzman ekip tarafından gerçekleştirilmektedir. “Acaba gözlükle geçer mi?” gibi sorular ne yazık ki retina hastalıkları için geçerli değildir; retina hasarı gözlükle düzelmez. Bu nedenle internette veya başka mecralarda duyabileceğiniz “ameliyatsız mucize tedavi” gibi iddialara itibar etmemeniz önemlidir; retina hastalıklarının kanıta dayalı tedavileri yukarıda bahsedilen yöntemlerdir ve bilim dışı alternatiflere yönelmek, zaman kaybına ve geri dönüşsüz görme kayıplarına yol açabilir.
Önleme ve Erken Tanı
Retina hastalıklarından tamamen korunmak her zaman mümkün olmasa da, riskleri azaltmak ve erken tanı ile görmeyi korumak mümkündür. İşte retina sağlığını korumak için bazı ipuçları ve erken tanının önemi:
• Düzenli Göz Muayenesi: Hiçbir belirti olmasa bile, özellikle 40 yaşından sonra herkesin düzenli göz muayenesi yaptırması önerilir. Diyabet hastaları için bu muayeneler daha da kritik olup yılda en az bir kez göz dibi kontrolü şarttır. Erken tanı, diyabetik retinopati veya makula dejenerasyonu gibi hastalıklar için tedavi şansını artırır. Örneğin, diyabetik retinopati erken evrede yakalanırsa lazer tedavisi ile körlük engellenebilir.
• Sağlıklı Yaşam ve Beslenme: Dengeli beslenme ve sağlıklı yaşam tarzı, retina hastalıklarının önlenmesinde etkilidir. Yeşil yapraklı sebzeler (ıspanak, karalahana gibi), sarı-turuncu meyveler (havuç, portakal), omega-3 zengini balıklar ve kuruyemişler retina sağlığına faydalı besinlerdir. Bu gıdalar, lutein, zeaksantin, vitamin A, C ve E gibi antioksidanlar içererek makulayı destekleyebilir. Ayrıca obeziteden kaçınmak ve düzenli egzersiz yapmak, diyabet ve hipertansiyonu önleyerek dolaylı yoldan retina hastalığı riskini azaltır.
• Kan Şekeri ve Tansiyon Kontrolü: Diyabet veya hipertansiyon gibi sistemik hastalıklarınız varsa, bunları sıkı şekilde kontrol altında tutun. Kan şekerinin yüksek seyretmesi diyabetik retinopatiyi hızlandırır; yüksek tansiyon da retina damarlarına zarar verebilir. Doktorunuzun önerdiği diyete uymak, ilaçları düzenli almak ve evde ölçüm takibi yapmak önemlidir.
• Sigara ve Alkol: Sigara içmek, özellikle makula dejenerasyonu riskini belirgin şekilde artırmaktadır. Sigara dumanındaki toksinler retina damarlarına ve hücrelerine zarar verir. Bu nedenle sigara kullanımını bırakmak veya hiç başlamamak retina sağlığı için alabileceğiniz en önemli önlemlerden biridir. Aşırı alkol tüketimi de vücutta vitamin emilimini bozarak göz sağlığını olumsuz etkileyebilir; ölçülü tüketim veya kaçınma önerilir.
• Güneşten Korunma: Yoğun güneş ışığına maruz kalmak, retina ve makula üzerinde yıllar içinde birikici hasar yapabilir. Güneşin zararlı UV ışınlarından korunmak için kaliteli güneş gözlükleri kullanın. Özellikle karlı veya kumlu zeminlerin olduğu, güneş ışığının çok parlak olduğu ortamlarda UV filtresi olan güneş gözlükleri takmak retina hücrelerini koruyabilir.
• Göz Yaralanmalarından Korunma: Travma, retina yırtığı ve dekolmanının bir nedenidir. Spor yaparken, inşaat/atölye işleriyle uğraşırken veya kimyasal maddelerle çalışırken koruyucu gözlük kullanın. Darbe alabilecek riskli aktivitelerde (ör. boks gibi) dikkatli olun; yüzü korumaya yönelik ekipmanlar kullanın.
• Aile Öyküsü Farkındalığı: Ailenizde makula dejenerasyonu, retinitis pigmentosa gibi retina hastalıkları varsa bunu göz doktorunuzla paylaşın. Genetik geçişli olabilecek hastalıklarda doktorunuz size özel önlem ve takip takvimi önerebilir. Gerekirse genetik danışmanlık alarak riskinizi öğrenebilirsiniz.
• Vitamin Takviyeleri: Doktor önerisi olmadan vitamin takviyesi almayın. Bazı vitamin ve mineraller göz sağlığına faydalı olsa da (örn. AREDS formülü vitaminler makula dejenerasyonu için), bunlar her bünyeye uygun olmayabilir. Doktorunuz gerekli görürse size uygun doz ve kombinasyonda vitamin desteği önerecektir.
Erken tanı, retina hastalıklarında kaybedilen görmeyi geri getirmekten daha kolay ve etkilidir. Örneğin, sarı nokta hastalığında görme merkezi tamamen hasar görmeden başlanan tedaviler, görmeyi büyük ölçüde koruyabilir. Retina dekolmanında makula ayrılmadan yapılan ameliyatlar, görme kalitesini kurtarabilir. Dolayısıyla gözlerinizde olağandışı bir belirti hissettiğinizde – bulanık görme, çarpık görme, görüş alanında gölgeler, ışık çakmaları, renkleri soluk görme gibi – bunu “yaşlanma belirtisi” diyerek geçiştirmeyin. En kısa sürede bir göz muayenesi planlayın. Marmara Göz Tıp Merkezi’nde uygulanan düzenli retina taramaları ve koruyucu hekimlik yaklaşımı ile, risk altındaki hastalarda retina hastalıkları oluşmadan önce önlem almak veya çok erken aşamada saptayarak tedaviye başlamak mümkün olmaktadır.
Sıkça Sorulan Sorular (SSS)
Retina hastalıkları nelerdir?
Retina hastalıkları, gözün retina tabakasını etkileyen sarı nokta hastalığı (makula dejenerasyonu), diyabetik retinopati, retina yırtığı ve dekolmanı, retinitis pigmentosa gibi rahatsızlıkları kapsar. Bu hastalıklar görme kaybına yol açabilir ve her birinin belirtileri ile tedavi yöntemleri farklıdır.
Sarı nokta hastalığı tamamen iyileşir mi?
Maalesef yaşa bağlı sarı nokta hastalığını tamamen ortadan kaldıracak bir tedavi yoktur. Ancak özellikle yaş tip formunda uygulanan göz içi iğne tedavileri (anti-VEGF) hastalığı kontrol altına alabilir ve görme kaybını yavaşlatabilir. Kuru tipte ise vitamin takviyesi ve yaşam tarzı önlemleri ilerlemeyi yavaşlatmaya yardımcı olur.
Diyabetik retinopatiyi önlemek için ne yapabilirim?
Diyabetik retinopatiyi önlemenin en iyi yolu, diyabetinizi iyi kontrol etmektir. Kan şekeri seviyenizi doktorunuzun önerdiği hedef aralıkta tutun, düzenli egzersiz yapın ve sağlıklı beslenin. Ayrıca yılda en az bir kez göz dibi muayenesi yaptırın. Erken tespit edilirse, lazer tedavisi veya ilaçlarla retinopati kontrol altına alınabilir.
Retina dekolmanı acil midir?
Evet, retina dekolmanı gözün en acil durumlarından biridir. Dekolman geliştiğinde retina yerinden ayrıldığı için hücreler kısa sürede oksijensiz kalır. Işık çakmaları, perde inmesi gibi belirtiler olursa vakit kaybetmeden aynı gün bir göz doktoruna başvurmak gerekir. Erken ameliyat, görmenin korunması için kritik önemdedir.
Retina yırtığı lazerle tedavi edilebilir mi?
Retina yırtığı henüz dekolman yapmamışsa, göz doktorunuz lazer fotokoagülasyon ile yırtık etrafını “kaynatabilir.” Bu işlem, yırtığın etrafında yapışıklık oluşturarak retina dekolmanı gelişmesini önler. Lazer tedavisi ağrısızdır ve çoğu zaman hastanede yatış gerektirmez.
Retinitis pigmentosa hastaları araba kullanabilir mi?
RP hastalarının görme alanı zamanla daraldığı ve gece görmeleri zayıf olduğu için ileri evrede araç kullanmaları tehlikeli olabilir. Hastalığın erken evresinde görme merkezi sağlamken gündüz vakti sürüş yapabilen hastalar olabilir ancak yasal sürüş yeterlilik kriterlerini sağlamak şarttır. Görme alanı belli bir dereceden fazla daralmış veya görme keskinliği düşmüş RP hastalarına araç kullanmaları önerilmez.
Göz içi enjeksiyonlar (iğneler) ağrılı mıdır ve ne sıklıkla yapılır?
Göz içi enjeksiyonlar lokal anestezik damlalarla uygulanır, bu nedenle genellikle ağrı hissedilmez, sadece hafif bir baskı duyumsanabilir. İşlem çok kısa sürer (birkaç dakika). Tedavinin şemasına bağlı olarak ilk başta ayda bir yapılabilir; örneğin yaş tip makula dejenerasyonunda genelde ilk 3 ay aylık enjeksiyon, ardından duruma göre 2 ayda bir şeklinde uygulanır. Doktorunuz gözünüzün durumuna göre takvimi belirler.
Retina hastalıklarında vitamin veya besin takviyesi işe yarar mı?
Bazı retina hastalıklarında (özellikle makula dejenerasyonu kuru tipinde) AREDS vitamin formülü adı verilen antioksidan vitamin ve çinko kombinasyonunun ilerlemeyi yavaşlattığı gösterilmiştir. Bunun dışında genel göz sağlığı için lutein, zeaksantin, omega-3 gibi takviyelerin faydalı olabileceği düşünülür ancak bunlar tek başına bir tedavi değildir. Herhangi bir takviyeyi doktorunuza danışmadan kullanmayın.
Retina ameliyatı sonrası görme tamamen düzelir mi?
Retina ameliyatlarının başarısı, hastalığın tipine ve ameliyat öncesi görme seviyesine bağlıdır. Örneğin, retina dekolmanı makulayı da içine almış ve uzun süre kalmışsa, ameliyatla retina yerleştirilse bile görme tam eskisi gibi olmayabilir. Ancak makula etkilenmeden erken yapılan ameliyatlarda görme çok iyi toparlayabilir. Amaç genellikle mevcut görmeyi korumak veya bir miktar iyileştirmektir. Doktorunuz, sizin durumunuzda beklenecek görme düzeyi hakkında bilgi verecektir.
Retina hastalığı olan biri nelere dikkat etmelidir?
Retina hastalığınız varsa, doktorunuzun kontrol programına sadık kalın. Verilen ilaçları (örneğin göz içi enjeksiyon planı) aksatmayın. Kan şekerinizi ve tansiyonunuzu kontrol altında tutun. Güneşli havada UV koruyucu gözlük takın. Düşük görme söz konusuysa, evde aydınlatmayı artırmak, kontrastlı destekler kullanmak gibi önlemlerle yaşam alanınızı düzenleyin. Ayrıca psikolojik olarak zorlanabilirsiniz; gerekirse destek almaktan çekinmeyin. Görmeniz hakkında çekinceleriniz varsa örneğin gece dışarı yalnız çıkmamak gibi güvenlik önlemleri alın.
Retina hastalıkları kalıtsal mıdır?
Bazı retina hastalıkları kalıtsaldır, bazıları değildir. Örneğin retinitis pigmentosa sıklıkla kalıtsal bir hastalıktır. Makula dejenerasyonu ise genetik yatkınlık barındırsa da çevresel faktörler de (sigara, beslenme vs.) büyük rol oynar. Diyabetik retinopati diyabete bağlı gelişir, diyabet genetik bir hastalık olabilir ama esasen yaşam tarzı ile ilişkilidir. Retina dekolmanı yüksek miyopiye bağlı olabilir ve miyopi ailesel geçiş gösterebilir. Kısacası, her retina hastalığının genetik boyutu farklıdır. Aile öykünüzü doktorunuzla paylaşmanız, gerekirse genetik test yaptırmanız önemlidir.
Katarakt, glokom gibi diğer göz hastalıkları hakkında bilgi almak isterseniz, Marmara Göz Tıp Merkezi’nin ilgili bilgilendirme yazılarına göz atabilirsiniz. Unutmayın, göz sağlığı ihmal kaldırmaz. Erken tanı ve tedavi ile retina hastalıklarının birçoğu yönetilebilir ve görmeniz korunabilir. Gözlerinizde herhangi bir değişiklik fark ettiğinizde vakit kaybetmeden uzman bir hekime muayene olun.
Sonuç ve Uyarı: Retina hastalıkları, uygun tedavi ve düzenli takip ile genellikle yönetilebilir durumlar olsa da, ihmal edilirse kalıcı görme kaybına yol açabilir. Bu makale Marmara Göz Tıp Merkezi uzmanlarının bilgilerinden yararlanılarak hazırlanmıştır ve göz sağlığı konusunda genel bir rehber sunmaktadır. Eğer burada bahsedilen belirtilerden herhangi birini siz de yaşıyorsanız, vakit kaybetmeden bir göz hastalıkları uzmanına başvurmanız önemlidir. Erken müdahale ile görme kaybının önüne geçmek mümkündür.
Meet Our Doctors

