Glokom (Göz Tansiyonu)

Glokom (Göz Tansiyonu) Nedir?

Glokom (halk arasında “göz tansiyonu” denir), göz içindeki sıvı basıncının optik sinire (görme siniri) zarar vermesiyle oluşan kronik bir hastalıktır. Artan göz içi basıncı veya diğer faktörler optik sinir liflerinde hasara neden olarak önce çevre (yan) görmeyi, ileri dönemde ise merkezî görmeyi etkiler. Glokom çoğunlukla ağrı vermeden ilerler; hastalar ilk başta görme kaybını hissetmez. Zamanında fark edilip tedavi edilmezse kalıcı görme kaybına hatta körlüğe neden olabilir. Dünya Sağlık Örgütü’ne (WHO) göre, günümüzde dünya genelinde yaklaşık 7,7 milyon kişi glokoma bağlı görme kaybı yaşamaktadır. Türkiye’de ise yaklaşık 2,5 milyon göz tansiyonu hastası olduğu tahmin edilmektedir, ancak bunların çoğu hastalık farkına varmadan yaşamaktadır.

Gözün yapısı ve glokom: Gözümüzün içinde “aköz hümör” denilen berrak bir sıvı üretilir. Normalde bu sıvı göz içinden dolaşıp belirli kanallar aracılığıyla dışarı atılarak sabit bir basınç dengesi sağlar. Aköz sıvısı üretimi ile dışa akımı arasındaki denge bozulduğunda göz içi basıncı yükselir. Uzun süreli yüksek basınç görme sinirine zarar verir; görme siniri hasarı geri dönüşsüzdür. Örneğin Prof. Dr. Özcan Ocakoğlu’nun belirttiği gibi, başlangıçta yüksek göz içi basıncına hastalar şikayet duymaz, ancak zamanla önce çevre görme daralır, sonra tam körlük oluşur. Bu nedenle glokom, “sessiz hırsız” olarak da bilinir. Erken tanı konup tedavi başlanırsa kaybolan görmeyi geri getirmek mümkün olmasa da, hastalığın ilerlemesi durdurularak kalan görme korunabilir.

Kimlerde / Hangi Durumlarda Görülür?

Glokom hemen herkeste görülebilse de bazı gruplarda daha sık ve erken ortaya çıkar. En yaygın glokom türü olan birincil açık açılı glokom genellikle 40 yaş üstü yetişkinlerde görülür. Yaş ilerledikçe glokom riski artar; örneğin 40-64 yaş arası tüm bireylerin her 2–4 yılda bir tarama muayenesine girmesi önerilmektedir. Anne, baba veya kardeş gibi birinci dereceden akrabalarında glokom öyküsü olanlarda risk 3–10 kat artar. Şeker hastalığı (diyabet), yüksek tansiyon (hipertansiyon) gibi kronik hastalıklar da glokom riskini yükseltir. Ayrıca miyop (uzak görme bozukluğu) veya ailesinde glokom olan gençlerde bile takip gerekebilir. Glokom herhangi bir ırkta görülebilir; Afrika ve Asya kökenli kişilerde birincil açık açılı glokom daha sık rastlanırken, Asyalılarda açı kapanması glokomu daha yaygındır.

Özel durumlar: Doğuştan glokom (konjenital glokom) bebeklerde nadiren görülür. Anne karnında başlayan bir gelişim bozukluğu sonucu, doğumda veya bebeklikte göz içi basıncı yükselir. Bu durumda çocukta göz küresi büyümesi, kornea bulanıklığı, ışığa aşırı duyarlılık görülebilir. Sekonder (ikincil) glokomlar ise travma, ileri derecede miyopi, retina yırtığı, şiddetli üveit (göz içi iltihabı), sarılık gibi başka göz hastalıkları veya uzun süreli steroid tedavisi sonucunda ortaya çıkabilir. Özetle; 40 yaş üstü, glokom öyküsü, diyabet, steroid kullanımı gibi durumlar veya göz yaralanması geçirenlerde düzenli göz muayenesi çok önemlidir.

Neden Olur? (Risk Faktörleri)

Glokomun tek bir nedeni yoktur; genetik ve çevresel birçok faktör bir araya gelerek hastalığı tetikler. En önemli risk faktörü göz içi basıncının yüksekliğidir (göz tansiyonunun 21 mmHg’nın üstünde seyretmesi. Yüksek göz içi basıncı, göz içindeki aköz sıvının yeterince dışarı akamayıp birikmesiyle oluşur. Basıncın yükselmesi optik sinirde kalıcı hasara yol açar. Glokom gelişme olasılığını artıran diğer faktörler arasında şunlar vardır:

Genetik yatkınlık: Ailede glokom öyküsü, bireyin glokom gelişme riskini 3–5 kat artırır.

• İleri yaş: Yaşlanmayla birlikte glokom görülme sıklığı artar; 60 yaş üstü risk daha da yükselir.

Irksal/etnik faktörler: Afrika kökenlilerde birincil açık açılı glokom daha yaygındır; Asya kökenlilerde açı kapanması glokom riski yüksektir.

• Göz yapısı: Yakın görme bozukluğu (miyopi) olanlarda veya göz içi sıvı kanalları dar olan kişilerde açık açılı glokom; göz yapısı küçük, ön kamara sığ (hipermetroplar) kişilerde ise açı kapanması glokom riski artar.

• Kronik hastalıklar ve ilaçlar: Şeker hastalığı, yüksek tansiyon ve uzun süreli steroid kullanımı glokom riskini yükseltir. Ayrıca migren, uyku apnesi ve vasküler hastalıklar da risk faktörü olarak belirtilmektedir.

• Göz travması ve cerrahisi: Göze alınan darbe, ileri derece katarakt veya retina ameliyatı sonrası glokom gelişebilir (sekonder glokom).

• Diğer göz hastalıkları: İri iris (göz rengi kısmı), retina yırtığı, göz içi tümörleri ve bazı doğumsal anomaliler risk faktörüdür.

Bu faktörlerden bir veya birkaçı bir araya gelirse glokom gelişme ihtimali artar. Yüksek göz tansiyonuna sahip olmanız, mutlaka glokom olacağınız anlamına gelmez; ancak bu durum sizi takip edilmesi gereken oküler hipertansiyon grubuna dahil eder. Benzer şekilde, göz tansiyonu normal olsa bile optik sinir hasarı varsa “normal tansiyonlu glokom” adı verilen tipte glokom görülebilir. Bu yüzden sadece tansiyon ölçümü değil, optik sinir ve görme alanı muayeneleri de tanıda kritiktir.

Belirtileri Nelerdir?

Glokomun ilk dönem belirtileri çoğu zaman yoktur veya çok hafiftir, bu nedenle hastalar erken dönemde durumun farkına varamaz. Açık açılı glokom yavaş ilerlediğinden başlangıçta hasta genellikle hiç şikâyet hissetmez. Bazen ara ara baş ağrısı, ışığa karşı hassasiyet veya yakın görme zayıflığı bildirilse de (özellikle loş ışıkta adapte olmada zorluk), görme keskinliği genellikle normal kalır. Arada bir tuhaf görüntülenen ışıklı halkalar (haleler) şikâyeti olabilir ancak nadirdir. Hasta, çevresindeki nesneleri önce soldan sonra sağdan yitirdiğini, sanki tünelin içinden bakıyormuş gibi bir görsel his yaşayabilir. Bir gözün görme alanı daralırken diğeri bunu telafi ettiği için, erken dönemde kayıp fark edilmez. Çoğu glokom hastası, ‘çevresini göremediğini’ doktorda son evre muayenesi sırasında fark eder. Kısacası, “çok ileri evreye gelmeden belirti vermez” sözü glokom için geçerlidir.

Açık açılı kronik glokom: En sık görülen tiptir ve genelde belirti vermez. Hastanın günlük yaşamında gözüyle ilgili bariz bir sorun olmayabilir. Hasta sadece ara sıra baş ağrısı, puslu görme veya gece görüşünde azalma hissedebilir. Ancak sinir zarar gördükçe görme alanı (çevre görme) daralmaya başlar. Hastalığın ileri safhasında “tüp görme” adı verilen daralmış bir alandan bakmak söz konusu olur. Bu aşamada hasta görme kaybını hissedebilir ve doktora başvurur. Glokomun sessiz ilerlemesi nedeniyle erkenden teşhis edilmezse, kaybedilen görme geri gelmez.

Açı kapanması glokomu (Glokom krizi): Göz içi sıvı akımının ani tıkanması sonucu hızlıca tansiyon yükselir. Belirtileri son derece şiddetlidir: ani ve şiddetli göz ağrısı, baş ağrısı, gözde kızarıklık, ışık etrafında renkli haleler görme, mide bulantısı, kusma ve ani görme bulanıklığı yaşanır. Bazen “gözün yaşarması” veya “göz kapağının şişmesi” de görülür. Glokom krizi acil tedavi gerektirir.

• Görme alanı kaybı: Gözün periferik görmesi zamanla daralır; ileri glokomda “boru içinde bakıyormuş” gibi ortadaki dar alandan başka hiçbir şey görülmez. Glokomun erken evrede belirti vermemesi ve beynin boşlukları doldurması nedeniyle hastalar görme alanındaki daralmayı uzun süre fark edemez.

• Görme keskinliği: Merkezî görme (keskin görme) genellikle son evreye kadar korunur. Bu nedenle hastalar, çevresini göremedikleri halde hastalığın son aşamasına kadar normal görebilirler. Kısaca, glokomda görme kaybı önce çevre görüşünde oluşur, merkezî görme sadece ileri aşamada etkilenir.

Çocukluk/Doğumsal glokom: Bebeklerde veya çocuklarda belirti veren doğumsal glokomda, göz bebekleri büyük ve ışığa aşırı hassastır. Kornea bulanık ve göz yaşarması vardır. Çocuk ışığa bakamayıp gözlerini kısabilir. Bu üçlü (büyük göz, bulanık kornea, ışığa hassasiyet) konjenital glokom için uyarıcıdır.

Glokomda “baş dönmesi” ya da “ses problemleri” gibi alakasız şikayetler genelde görülmez. Ana belirtiler göz ağrısı, görme değişiklikleri veya baş ağrısıysa acil muayeneye gidin. Özellikle etrafınızda olan biteni göremediğinizi fark ederseniz veya parlak ışık etrafında halkalar görüyorsanız derhal bir göz doktoruna başvurmalısınız.

Nasıl Teşhis Edilir? (Tanı Yöntemleri)

Glokom tanısı kapsamlı bir göz muayenesiyle konur. Erken evrede şikayet vermediği için tarama ve ölçüm testleri çok önemlidir. Başlıca tanı yöntemleri şunlardır:

• Göz içi basınç ölçümü (Tonometri): Göz tansiyonunu ölçmek glokom taramasının ilk adımıdır. Basit muayene koşullarında yapılabilen tonometriyle, şikayet olmasa dahi glokom riski için ilk ipucu elde edilir.

• Görme siniri (Optik disk) muayenesi: Oftalmoskopla bakılarak göz dibi incelenir. Optik disk incelenerek sinir başındaki çukurluk (çanaklaşma), sinir liflerinde incelme gibi glokomatöz değişiklikler saptanır. Bilgisayarlı görüntüleme (pachymetry sonrası fundus fotoğrafı veya OCT) ile optik sinirin durumu detaylı izlenebilir. Bu muayeneler, glokomun tipini ve evresini belirlemede kritik önemdedir.

• Görme alanı (Perimetri) testi: Bu testte hastanın hangi bölgeleri görüp hangi bölgelerde kayıp olduğu haritalanır. Glokom, çevre görmede karakteristik defektlere yol açar. Bilgisayarlı perimetri, göremediğiniz alanları grafiksel olarak gösterir ve böylece glokomun görme alanındaki etkisi belgelidir. Görme alanı kaybı glokom tanısında ve hastalık seyrinin izlenmesinde kullanılır.

• Kornea kalınlığı ölçümü (Pachymetry): Kornea kalınlığı göz tansiyonu ölçümlerini etkilediğinden, tanıda düzeltme yapmak için ölçülür. İnce kornealar gerçek göz tansiyonunu düşük gösterebildiği için önemlidir.

• Özel testler: Gerekirse optik koherens tomografi (OCT) ile retina sinir lifi kalınlığı ve göz siniri tabakası ölçülebilir. Bu yöntemler, sinir lifi kaybını erken dönemde gösterebildiğinden glokom takibinde yardımcıdır. Ayrıca açıyı değerlendirmek için gonioskopi (göz önü açısının muayenesi) yapılabilir.

Doktorunuz bu testlerin sonuçlarını bir arada değerlendirerek glokom tanısını kesinleştirir ve hastalığın tipi ile evresini belirler. Bazı hastalarda ek olarak oküler ultrasongrafi veya retinal görüntülemeler gerekebilir. Erken tanı için yüksek risk grubundaysanız düzenli aralıklarla bu muayenelerin tekrarlanması hayati önemdedir.

Nasıl Tedavi Edilir? (Tıbben Kabul Gören Yöntemler)

Glokom tedavisinde amaç göz içi basıncını düşürmek ve koruyucu önlemler alarak optik sinir hasarını yavaşlatmaktır. Tedaviye erken başlamak, görmeyi korumada en önemli unsurdur. Günümüzde glokom tedavisi üç ana yöntemle yürütülür:

• İlaç tedavisi (damla, hap): Glokom tedavisinde ilk adım genellikle göz içi basıncını düşürücü göz damlalarıdır. Bu damlalar ya aköz sıvısı üretimini azaltır (örneğin karbonik anhidraz inhibitörleri, beta-blokerler gibi) ya da akışını artırır (prostaglandin analogları gibi). Genellikle ömür boyu devam eden bu tedavi, her gün düzenli damlatılmalıdır. Doktorunuz hastaya en uygun ilacı seçer ve etkili dozlama programını belirler. Bazı durumlarda, ilaçlara ek olarak veya ilaç yetersizse ağızdan alınan karbonik anhidraz inhibitörleri gibi ek tedaviler düşünülebilir. İlaç tedavisinde uyum çok önemlidir; tedavi düzenli kullanılmazsa glokom ilerlemeye devam eder.

• Lazer tedavisi: Açık açılı glokomda, göz içi sıvısının dışa akımını artırmak için trabekulum üzerine SLT (Selektif Lazer Trabeküloplasti) gibi lazer uygulamaları yapılır. Dar açı riskinde ise periferik iridotomi ile göz ön kamara açısı genişletilebilir. Ayrıca akut glokom krizi durumunda doktorunuz hemen lazer ya da ilaç tedavisi ile basıncı düşürmeye çalışır. Özetle, lazerle hem akut kriz anında hem de kronik glokomda basınç kontrolü hedeflenir. Lazer işlemleri genellikle ayaktan yapılır ve ameliyathane gerekmez.

• Cerrahi tedavi: İlaç ve lazer tedavisi yeterli gelmezse veya glokom hızla ilerliyorsa cerrahi müdahale gerekir. En sık uygulanan ameliyat trabekülektomidir; bu operasyonda göz duvarına göz içi sıvının dışarı süzülmesini sağlayan yeni kanalcıklar (fistül) açılır. Başka yöntemler arasında “göz içi drenaj implantları” (mikro şantlar veya tüpler) ve minimal invaziv glokom cerrahisi (MIGS) sayılabilir. MIGS yöntemlerinde, sıvının doğal outflow kanallarına yönlendiren küçük implantlar konur veya bypass kanallar açılı. Katarakt ameliyatı sırasında glokom cerrahisi yapmak da mümkündür. Cerrahi sonrası hastalar genellikle birkaç gün içinde gündelik yaşantısına dönebilir; ancak enfeksiyon ve iltihap önleyici damlalarla doktor kontrolü devam eder.

Tedavi yöntemini belirlerken hekiminiz glokom tipi, evresi ve gözün genel durumu gibi faktörleri değerlendirir. Örneğin, angle kapanması glokomu için ön kamara açısını açan lazer iridotomi acil olarak uygulanmalıdır. Erken evre açık açılı glokomda ise genelde önce ilaç ve/veya lazer tedavi tercih edilir, cerrahi ikinci plandadır. Güncel klinik rehberlere göre uygun tedaviyle hastaların görmeleri korunabilir.

Tedavi Edilmezse Ne Olabilir? (Olası Sonuçlar)

Glokom tedavi edilmezse veya tanı çok geç konursa, optik sinir geri dönüşümsüz biçimde zarar görür. İlk olarak çevre görme alanında daralma başlar, ardından sisli görme ve tünel vizyon gelişir. Son aşamada hasta sadece baktığı noktanın aynısını görebilir; tam görme kaybı (körlük) ortaya çıkabilir. Dünyada glokom, önlenebilir körlük nedenleri arasında ilk sıralardadır; Ocakoğlu’na göre yaklaşık 6 milyon kişi glokomdan tamamen kör olmuştur.

Görme kaybı hasta için hayatî önemdedir. Görme yeteneğinin kısmen ya da tamamen yitirilmesi, bağımsızlığı ve yaşam kalitesini büyük ölçüde düşürür. İş, eğitim ve günlük aktiviteler zorlaşır; düşme ve yaralanma riski artar. Unutulmamalıdır ki, bir kez hasar gören görme siniri geri gelmez. Ancak erken tedaviyle glokom ilerlemesi yavaşlatılabilir ve kalan görme uzun yıllar korunabilir. Bu nedenle, glokomun hiçbir şikayet yaratmadığı ilk evrelerde bile tanı konması ve tedaviye başlanması kritik önem taşır.

Göz tansiyon krizi (akut açı kapanması) tedavi edilmezse ağır göz ağrısı, ani görme kaybı ve kalıcı körlüğe yol açabilir. Bu tür şikayetler yaşarsanız hemen en yakın göz hastanesine başvurmalısınız.

Ne Zaman Göz Doktoruna Başvurmalıyım?

Glokom çoğunlukla sinsi ilerlediği için düzenli tarama muayeneleri hayatî önem taşır. Genel kural olarak, 40 yaşından itibaren düzenli aralıklarla göz muayenesine gitmelisiniz. Amerikan Oftalmoloji Akademisi’ne göre 40–64 yaş arasındaki herkes en az 2–4 yılda bir glokom taraması yaptırmalıdır. 65 yaş ve üzerindekiler için ise her 1–2 yılda bir muayene önerilir. Ailede glokom varsa ya da şeker hastası, yüksek tansiyonlu iseniz daha sık kontroller gerekebilir.

Aşağıdaki durumlarda hemen göz doktorunuza başvurun:

• Ani görme değişiklikleri: Görme bulanıklığı, görmede birden kayıp ya da çevrede siyah noktalar görmeye başlama gibi belirtiler.

• Göz ağrısı veya kızarıklık: Özellikle baş ağrısı, bulantı veya kusma eşlik ediyorsa (glokom krizi belirtileri).

• Halolar ve ışık çevresi: Işık etrafında renkli halkalar, parlayan çizgiler görüyorsanız.

• Kontroller: Risk grubundaysanız (akrabasında glokom, şeker hastalığı, uzun steroid kullanımı vb.) doktorunuz belirlediği periyodik aralıklarla muayene olun.

Basitçe söylemek gerekirse, “Şüphe durumunda mutlaka uzman muayenesi” prensibi geçerlidir. Göz tansiyonu yüksek olsun veya olmasın; görme alanı testi, göz dibi muayenesi ve görüntüleme yöntemleriyle glokom erken dönemde saptanabilir. Erken tanı görme kaybını önler, geç kalınan olgularda ise maalesef hasar telafisi olmaz. Marmara Göz’ün www.marmaragoz sayfasından uzmanlarımızı tanıyabilir, göz sağlığınız için randevu alabilirsiniz.

Korunma / Önleme Mümkün Mü?

Glokomun tamamen önüne geçmek şu an için mümkün olmasa da, risk faktörlerini kontrol altına almak ve düzenli muayene olmak kayıpları önlemede etkilidir. Etkili korunma için:

• Düzenli göz muayenesi: Özellikle risk grubundaysanız düzenli kontroller glokomun erken tanısını sağlar. Belirtiler olmadan yapılan taramalar en iyi korunma yöntemidir.

• Sağlıklı yaşam tarzı: Sigara içmemek, diyabet ve hipertansiyon gibi kronik hastalıkları kontrol altında tutmak glokom riskini azaltır. Yüksek kolesterolü dengede tutmak, dengeli beslenmek yararlıdır. Aşırı kafein tüketimi kısa süreli basınç dalgalanmaları yaratabileceği için ılımlı tüketilmelidir.

• İlaçlara uyum: Reçete edilen göz damlalarını aksatmadan kullanmak glokom ilerlemesini önlemenin en önemli parçasıdır.

• Göz travmalarından kaçınma: Spor yaparken koruyucu gözlük kullanmak, göz darbelerinden kaçınmak önemlidir.

• Risk faktörlerinin takibi: Aile öykünüz varsa ilk muayenenize erken gitmeli, riskli ilaçları (kortizon benzeri) kontrolsüz kullanmamalısınız.

• Beslenme ve egzersiz: Dengeli beslenme, düzenli egzersiz genel damar sağlığını iyileştirir; bu da göz siniri beslenmesini olumlu etkiler.

Unutmayın, glokomda erken teşhis ve sürekli takip her şeydir. Bu sebeple rutin kontrollerinizi ihmal etmeyin ve gözünüzdeki herhangi bir değişikliği göz ardı etmeyin.

Sık Sorulan Sorular (SSS)

• Glokom tedavi edilebilir mi?

Glokomun tam bir “iyileşmesi” mümkün değildir; ancak uygun tedavi ile hastalığın ilerlemesi durdurulabilir ve mevcut görmeniz korunabilir. Kayıp görme geri gelmez, bu yüzden erken tanı ve tedavi önemlidir.

•Glokomun belirgin bir semptomu var mı?

İlk başlarda genelde belirti yoktur. Ara sıra baş ağrısı veya ışığa karşı hassasiyet görülebilir, ama çoğu hasta ilk etapta gözle b ir sorun fark etmez. Hastalık ilerleyince çevre görme daralır; son aşamada ortadan bakan tünel gibi bir görme oluşabilir.

• Kimler risk altında?

40 yaş üzeri herkese tarama önerilir. Ailesinde glokom öyküsü olanlarda risk 3–10 kat daha fazladır. Ayrıca diyabet, yüksek tansiyon, uzun steroid kullanımı, miyopi gibi durumlar riski artırır. Bu risk faktörlerinden bir veya birkaçı varsa düzenli kontrol şarttır.

• Glokom nasıl teşhis edilir?

Göz doktorunuz göz içi basıncı ölçer, göz dibi muayenesi yapar ve görme alanı testi uygular. Gerekirse kornea kalınlığı ölçümü (pachymetry) ve retina sinir lifi kalınlığı (OCT) gibi testler de yapılır. Bu testlerle optik sinirdeki değişiklikler ve görme kaybı belirlenir.

• Glokom tedavisi nasıldır?

Önce göz damlalarıyla tedavi başlar. Eğer göz tansiyonu yeterince düşmüyorsa lazer tedavileri (trabekuloplasti veya iridotomi) uygulanır. Yine basınç yüksek kalırsa cerrahi müdahale (trabekülektomi, drenaj cihazı vs.) gündeme gelir.Tedaviye sıkı uyum, göz içi basıncını kontrol altında tutar ve görmenin korunmasını sağlar.

• Glokomdan korunmak mümkün mü?

Tam olarak engellemek mümkün olmasa da riski azaltabilirsiniz. Sigara içmeyin, şeker ve tansiyon hastalığınızı kontrol altında tutun. Düzenli göz muayenesi glokom riskini azaltmanın en etkili yoludur. Eğer glokom belirtilerinden şüpheleniyorsanız (haleler, görme bulanıklığı, aşırı göz ağrısı vb.) hemen doktora başvurun.

Sonuç

Glokom (göz tansiyonu), erken fark edilip doğru tedavi edildiğinde kontrol altına alınabilen bir hastalıktır. Ancak unutulmamalıdır ki, kaybedilen görme geri gelmez. Bu nedenle, risk altındaki kişilerin ve 40 yaş üzerindekilerin düzenli göz kontrollerine gitmesi hayati önem taşır. Marmara Göz Tıp Merkezi’nde deneyimli göz doktorlarımız, glokom tanı ve tedavisinde en güncel yöntemlerle hizmet vermektedir. Görme sağlığınız bizim için çok değerli; endişeniz varsa  www.marmaragoz adresinden uzmanlarımızdan randevu alabilirsiniz. Erken teşhis ve tedavi ile görme kaybınızın önüne geçebiliriz.

Bu içerik bilgilendirme amaçlıdır ve profesyonel sağlık tavsiyesi yerine geçmez. Sağlığınızla ilgili kesin bilgi ve tedavi için bir göz hekimine başvurunuz.